Tüm dünyada kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Erkeklerde nadiren görülür. Meme dokusunun herhangi bir yerinden kaynaklanabilir. En sık görülen tipi; meme kanallarından kaynaklanan “duktal” kanserdir. Süt üreten bezlerden köken alan “lobüler” kanserler ikinci sıklıkta görülmektedir. Daha çok 45-50 yaş sonrası görülmektedir. Meme kanseri ülkemizde, 40 yaş altında, diğer ülkelerden maalesef daha sık görülmektedir. Bu yüzden şikayeti olan her hasta yaşı genç bile olsa bu gerçek göz önünde bulundurularak titizlikle incelenmelidir. Meme kanserlerinin çoğu (%90-95) ailedeki ilk vakadır, diğer bir deyişle genetik mutasyonlar daha az (%5-10) sebep olmaktadır.
Mutasyonlu gen taşıyan bireylerde kanser gelişme riski çok yüksek olduğundan, bu bireylerin önceden belirlenerek kanser gelişmeden koruyucu önlemler almak en doğru yaklaşımdır. Ailede özellikle farklı kuşaklarda meme kanseri, yumurtalık veya pankreas kanseri görülmesi halinde genetik test yapılması uygun olabilir. Tedavide meme cerrahı, medikal onkoloji uzmanı , radyasyon onkolojisi uzmanı, patolog ve radyologlar koordineli şekilde yer almalı ve kanser konseylerinde ortak karar alınarak planlama yapılmalıdır.
Hergün hastalıkla ilgili bir çok yeni keşif yapılıyor. Teknoloji alanında yapılan iyileştirmeler tanı sürecinde iyileşmelere yol açarken, ilaçlarla ilgili yeni keşifler duyurulmaya devam ediyor. Bazı eski ilaçların yan etkileri azaltılırken bazı ilaçların daha doğru kullanılması yönünde bilgiler ediniliyor. Çok büyük veritabanları sayesinde bu kullanımların etkinlikleri değerlendirilip yeni ilaçlarla kombinasyonlara gidiliyor ve sonuçlar karşılaştırılıyor. Eskiden meme kanserinin tek bir tip olduğu düşünülürdü. Daha sonra farklı tipte kanserler olduğu anlaşıldı. Fakat aynı tedavinin bazı hastalarda etkili olurken diğer bazı hastalarda tamamen etkisiz olduğu görüldü. Araştırmalar sonucunda aynı kanser tiplerinin de alt grupları olduğu görüldü. Bundan sonra terzi gibi kişiye özel tedaviler mümkün hale geldi.
Akıllı ilaçlar bu keşiflerin sonucunda bulundu. Cerrahi alanda da bazı gelişmeler oldu. Eskiden memenin tamamı alınırken yerini memenin korunduğu cerrahiye devretti. Memenin dikleştirildiği, radyoterapi sonrası bozulmanın minimum olduğu, içinin boşaltılarak silikon konduğu , özetle daha iyi kozmetik sonuçlar sağlayan teknikler geliştirildi.
Son zamanlarda koltuk altının tamamen alınması yerine bu bölgeye radyoterapi uygulanmasının daha az yan etki ile başarılı sonuçlar verdiği yönünde sonuçlar bildirilmektedir. Tüm bu gelişmeler ile hastalığın tamamen yok edilebilir hale geldiğini ve hastalık olmaktan çıkana dek araştırmaların devam edeceğini söyleyebiliriz.
Daha Detaylı Bilgi İçin İletişim Sekmesine Bakınız.